Öldürdüğünü sandığı adamın yaşadığını ve hapse girmeyeceğini öğrenen Nare’nin artık tek amacı vardır. Kızını Sancar’dan geri alacak ve bu toprakları kızına memleket yapacaktır.
Sefir, Melek’i kaçırınca Sancar’la Nare kızlarının peşinden Podgoridsa’ya giderler. Kızları uğruna ateşkes ilan ederler ve kaderden bir gün ile bir gece çalarlar.
Nare, Sancar’a meydan okurken, bu savaşta Gediz’den yardım ister. Nare’nin yaralarının ne kadar derin olduğunu öğrendiğinde Gediz’i zor bir seçim beklemektedir.
Sadıcına “ne ölüne ne ölüme” diyen Sancar, Gediz’i ölmüş kabul eder ve sefirin kızından sonra sadıcı için de kalbinde bir mezar kazıp acısını derinlerine gömer.
Sancar ve Gediz’in tüm mal varlıklarına el konulunca, Efeoğlu ailesi konağı kaybeder. Halisefe, beslemeyken hep baş eğdiği konaktan, yine başı eğik çıkar.
Sancar’la Nare’nin yolları, aynı videoda kesişecektir. Güven Bey’in telefonundaki bu videoda, Akın’ın Nare’ye saldırdığı, Nare’nin de Akın’ı bıçakladığı güvenlik kamerası görüntüleri vardır.
Sancar, İsviçre’de Nare’nin sekiz yıl önce bebeğiyle kaldığı akıl hastanesindedir. Hastane çalışanı Isabel’e soruları soran Sancar, cevapları bulansa Gediz olur.
Nare, asla affetmeyeceği bir adam uçurumun kıyısında yürürken aşağı bakmasın diye kendini parçalarken bir sinir krizi geçirir. Ama bu kriz, Sancar’ı uçuruma daha da yaklaştırır.
Menekşe, Kavruk’un söz merasiminde Nare ve Gediz’e büyük bir iftira atar. Sancar bir kez daha kıskançlığının kurbanı olup Nare ve Gediz’in de kalemini kıracak mıdır?
Nare, Sancar’dan Menekşe’nin hamilelik haberini aldığında, çok büyük bir farkındalık yaşar. Kendisine, Sancar’a ve dokuz yıldır yaşadıklarına ilk defa dışardan bakmayı başarır.
Nare, kızı Melek’in velayetini alıp memleketten gitmeye karar verir. Sancar’ın baba olmaya hazırlandığı bu memlekette, artık ne Nare ne Melek için yer yoktur.
Ne yalan ne destan olabilen Nare ile Sancar, şimdi çocukları için endişeden kahrolan bir anne ile babadırlar. Kaza yapan ve ciddi bir beyin travması geçiren Kavruk bulunur, ama Melek ortada yoktur.