Sıra dışı aileleri filmlerine konu eden Japon usta Kore-eda, bu kez bir kasaba okulunda çıkan olayları, kendi deyimiyle "devasa bir uçurum yaratarak toplumu bölen küçük kıvılcımları" anlatıyor. Oğlu Minato'nun davranışlarından şüphelenen annesi, bu değişimden çocuğun öğretmeninin sorumlu olduğunu öğrenir ve hemen okul yönetiminden hesap sorar. Anne, çocuk ve öğretmenin gözünden hikâyeyi ayrı ayrı izlediğimiz filmin Cannes'da ödül kazanan senaryosunu Yuji Sakamoto yazdı. Kore-eda, filmdeki uçurum "dünya çapında insanlar, ülkeler ve etnik gruplar arasındaki ayrımı yansıtıyor" diyor.
Bohemian Rhapsody, Queen grubuna, müziklerine, klişelere meydan okuyan ve kuralları yıkarak dünyanın en sevilen sanatçılarından biri haline gelen ikonik solistlerine bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Film, simgeleşmiş şarkıları ve devrimci sesiyle grubun meteorik yükselişine, Mercury'nin yaşam tarzının kontrolden çıkması ile çıkan iç çatışmaya ve yaşamını tehdit eden hastalığına rağmen Mercury'nin rock müzik tarihinin en büyük performanslarından birinde gruba liderlik ettiği Live Aid konserinin arifesinde muzaffer birleşme sürecine yayılıyor. Bu süreçte de, her zaman bir aile gibi olan ve günümüzde dışlanmışlara, hayalperestlere ve müzikseverlere ilham vermeye devam eden bir grubun mirasını süslüyor.
İnsan ilişkileri ve insanın kendini keşfetmesi hakkında bir film olan Ay Işığı, genç siyahi bir adamın çocukluğundan yetişkinliğe kadar Miami'nin zor bir mahallesinde, hayatta kendine yer edinme savaşını ve büyüme hikayesini anlatıyor. Chiron'un hayatının 3 ayrı dönemini anlatan film kahramanın annesi ile ilişkisine, okul hayatına, romantik ilişkisine, iş hayatına ve uyuşturucu satıcılığı yapan Juan ile olan ilişkisine değiniyor.
1962 yılında geçen, gerçek bir hikâyeden esinlenen film, ırkçılığın Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyinde hâlâ çok yaygın olduğu bir dönemde, Afro-Amerikalı dünyaca ünlü piyanist Dr. Don Shirley ve İtalyan-Amerikalı kaba saba şoförü Tony Lip arasındaki beklenmedik dostluğu konu alır. Don Shirley, Güney Amerika’da bir konser turuna çıkmaya karar verir. Ancak o dönemde ırkçılık hâlâ büyük bir sorundur ve özellikle güney eyaletlerinde siyahi vatandaşlara yönelik ayrımcılık yoğundur. Dr. Shirley, güvenliği için Tony Lip adlı sert mizaçlı, sokak zekâsına sahip bir adamı şoför ve koruma olarak tutar. İkili, Shirley'nin güvenli bir şekilde konaklamasına yardımcı olması için dönemin Afro-Amerikan sürücülerine yönelik özel bir rehber olan “The Green Book” (Yeşil Rehber) adlı kılavuzu kullanır. Başlangıçta zıt karakterlere sahip olan Tony ve Shirley, zamanla aralarındaki önyargıları kırarak güçlü bir dostluk kurarlar.
Yaşadığı sakatlığın sonrasında tenisi bırakmak zorunda kalan Tashi, kendisini bir aşk üçgeninin içerisinde bulur.
1983 yılı yazı sırasında 17 yaşındaki Amerikalı-İtalyan Elio Perlman günlerini ailesinin İtalya'nın kuzeyindeki 17. yüzyıldan kalma villasında klasik müzik yaparak, okuyarak ve arkadaşı Marzia ile flört ederek geçirmektedir. Elio, Greko-Roma kültüründe uzmanlaşmış seçkin bir profesör olan babası ve onu elit kesim meyveleriyle, doğal lezzetlerle şımartan, çevirmen olan annesi Annella ile bir arada olmaktan ziyadesiyle memnundur. Elio'nun olgunluğu ve entelektüel birikimi, onu tam teşekküllü bir yetişkin gibi gösteriyor olsa da özellikle kalpteki konularda onun hakkında hala masum ve biçimlenmemiş olan çok şey vardır. Bir gün, doktorasını sürdüren büyüleyici bir Amerikalı bilim adamı olan Oliver Elio'nun babasına yardım etmek göreviyle yıllık yaz stajyeri olarak villaya gelir. Güneşin ışıltılarının arasında Elio ve Oliver hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir yaz boyunca yeşermekte olan arzunun güzelliğini keşfedeceklerdir.
New York Times'ın çok satan kitaplarından uyarlanan Kırmızı, Beyaz ve Kraliyet Mavisi, Başkan'ın oğlu Alex ile İngiltere Prensi Henry'nin uzun süredir devam eden kan davasının ABD-İngiltere ilişkilerine zarar verme tehdidini merkeze alıyor. Rakipler sahnelenmiş bir ateşkese zorlandıklarında, buzlu ilişkileri çözülmeye başlar ve aralarındaki sürtüşme hiç beklemedikleri kadar derin bir şeye yol açar.
90’ların incisi Clueless, gelmiş geçmiş en eğlenceli Emma uyarlaması. Fast Times at Ridgemont High ile 80’lerde gençlik filmleri çeken yönetmenler grubuna dahil olan Amy Heckerling, 1995’te çektiği Clueless ile bambaşka bir şöhret kazandı. Film, kadınların izlemeyi sevdikleri filmler olarak damgalanan ve bu yüzden chick flick adı verilen alttürün baş tacı oldu.Film o kadar sevildi ki, vizyon sonrası bir TV dizisine ve bir kitap serisine de kaynaklık etti. Ancak Clueless’ın bir chick flick’ten fazlası olduğunu belirtmek gerek. Beverly Hills’in zengin güzeli Cher Horowitz’in etrafındaki insanlar arasında çöpçatanlık yapma maceralarını konu alan alıyor.Alicia Silverstone ve 2009’da kaybettiğimiz Brittany Murphy’nin de çıkış filmi olan, eşsiz bir 90’lar romantik komedisi.
Görünüşte sıradan bir aile karanlık bir sır saklıyor: onlar vampir. Doğal isteklerine rağmen kan içmemeyi seçiyorlar, ancak bir gün gerçekleri ortaya çıkıyor.
1952 kışında İngiliz yetkililer bir soygun ihbarını araştırmak üzere Alan Turing’in evine girerler. Ahlâksız davranış suçlamasıyla Turing’i gözaltına alırlar. Yetkililer, modern bilgisayarcılığın öncüsünü suçladıklarından habersizdir. Bilgin, dilbilimci, satranç şampiyonu ve istihbarat görevlilerinden oluşan bir grubun lideri olan Alan Turing’in, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın kırılamaz tabir edilen Enigma makinesinin şifrelerini kırdığı bilinmektedir.
Elias 14 yaşında ve aslında tüm dünyası okulla sınırlı. Ta ki, karşı eve yaşıtı Alexander taşınana kadar! Onunla tanıştığında, Elias daha önce hiç hissetmediği yepyeni ve heyecan verici duygularla tanışır. İlk kez gerçekten âşık olduğunu fark eder ve her boş anını yeni arkadaşıyla geçirmek ister! Alexander bir gün Elias'a açılır ve aslında erkeklere ilgi duyduğunu söyler. Elias ise içindeki bu yoğun duyguları bastırır, çünkü çevresinin tepkisinden korkmaktadır. Alexander'a olan hislerini saklar ve yalan söylemeye başlar. Ta ki dedesiyle yaptığı bir konuşma ona gerçekten ne istediğini hatırlatana kadar.
1940 yıllarında Meksika'da geçen film, New Orleans'taki bir uyuşturucu baskınından kaçan Lee'yi takip ediyor. Mexico City'de şehrin kulüplerinde dolaşan Lee, terhis edilmiş bir Amerikan Donanması askeri olan uyuşturucu kullanıcısı Allerton'a aşık olur.
Oliver Quick, Oxford Üniversitesi'ndeki yerini bulmakta zorlanan bir öğrencidir. Bu süreçte Oliver, kendisini büyüleyici ve aristokrat Felix Catton'ın dünyasının içine çekilmiş bulur. Felix onu, eksantrik ailesinin genişleyen malikanesi Saltburn'e asla unutulmayacak bir yaz için davet eder.
Daha kendi hayatını bir düzene oturtamamışken genç yaşta baba olması Calum'u altüst eder. Karısından ayrılır, işlerini tam olarak yoluna koyamaz, filmin ortalarında kızıyla yaptığı bir konuşmada da anlarız ki çok fazla para da kazanamamaktadır. Zaten kızı Sophie ile birlikte okullar açılmadan gittikleri yaz tatilini de oldukça ucuza getirmiştir. Bir baba-kız ve büyüme hikâyesi, anıların hüznü ve sevinciyle dolu, zamanın hızla geçişine dair sade, incelikli bir dram... Sophie, tam 20 yıl önce Fethiye'de bir tatil köyünde babasıyla geçirdiği tatilin unutulmaz anlarını geçmişe duyduğu melankoliyle anar. Babasını tanıdığını düşünse de yıllar sonra hatırladıklarıyla gerçekliğin arasında boşluklar kalır.
Yaşamını çiftliklerde çalışarak kazanan Ennis Del Mar ve rodeocu Jack Twist, Brokeback Dağı'nda bir koyun sürüsüne çobanlık işine alınırlar. Dağda birlikte geçirdikleri zaman içinde her ikisi de başta duygularını inkâr etseler de birbirlerine karşı koyamazlar ve aralarında inişli çıkışlı, tutkulu bir ilişki başlar. İş bittiğinde ayrılırlar. Her ikisi de evlenip çocuk sahibi olur. Tam 4 yıl sonra Jack'in Ennis'e gönderdiği bir kart ile yolları yeniden kesişir.
17 yaşındaki futbol takımı oyuncusu Viola Hastings kızlar takımı elenince, erkek kardeşinin lisesinin erkek futbol takımına girebilmek için her şeyi yapmaya karar verir. İkiz kardeşi Sebastian'ın yurt dışında olmasını fırsat bilerek onun kılığına girer ve futbol takımına kendisini kabul ettirir. Viola takım arkadaşına aşık olur fakat gerçeği gizler. Bu sırada Olivia isminde bir genç kız'da 'Sebastian' a aşık olur ve işler git gide karışık bir hal alır.
This is a poetic film about The Penis becoming a diary with a unique story to tell. Penis Poetry is made in collaboration with Andre Medeiros Martins who wrote on his lovers' penises his personal thoughts. Andre's words reflect how much our modern society glorifies the exhibition of The Penis, how much we worship it and how much social media and apps allowed us to share our most private parts with the world.
Strangers, Tesadüfen gizemli komşusu ile karşılaştıktan sonra hayatı değişen bir adamın hikayesini konu ediyor. Senarist olan Adam’ın hayatı, bir gece tesadüfen komşusu Harry ile karşılaşmasıyla bambaşka bir hal alır. İkisi arasındaki ilişki arttıkça Adam, çocukluk evine geri çekilir ve burada uzun süre önce ölmüş olan ebeveynlerinin hayatta olduklarını ve otuz yıl önce öldükleri günkü yaşta göründüklerini keşfeder.
Ergenlikte olan Owen (Justice Smith) banliyöde hayatını sürdürmeye çalışırken sınıf arkadaşı Maddy (Brigette Lundy-Paine) onu gece yarısı yayınlanan gizemli bir televizyon programıyla tanıştırır. Bu ikili vöylece kendi dünyalarının ardında var olan doğaüstü bir dünyaya şahit olurlar. Televizyonun soluk ışığıyla Owen'ın gerçeklik algısı bozulmaya başlar.
Toni and Emma are brother and sister who owns a stable farm. Ramon and his son, Aaron works for them. Toni is openly gay and loves to party, Emma has a crush on Aaron who is a closeted gay who is afraid that his father might find out, but his father also has a secret.